“Camilla Läckberg markası halka açılırsa büyük bir başarı elde ederdi.” Dünya çapında 40 milyon kitap satan, İskandinav ve Avrupa 'noir'unun tartışmasız kraliçesi İsveçli yazar (Fjällbacka, 50 yaşında), bunu gülümsediği kadar kendinden emin bir şekilde söylüyor. Bir başka İsveçli medya yıldızı olan mentalist ve denemeci Henrik Fexeus (Örebro, 52 yaşında) ile birlikte yazılan suç üçlemesi 'The Mirage' (Gezegen) ile doruğa çıkıyor. Läckberg, Stockholm'ün zarif bir semtindeki edebiyat ajansının ofisinde, kitaplarının altmış dilde sayısız basımıyla çevrili olarak, İspanya'da kendisini gerçek bir 'rock yıldızı' gibi hissettiğini itiraf ediyor. Belki de Alicante'nin Altea kasabasında büyük bir malikane satın alınmasının nedeni budur.
İsveç'in başkentinde Noel Arifesi. Bir bakan korkunç bir tehditle karşılaşır: Cezai bir talebi yerine getirmezse on beş gün içinde ölecektir. Aynı zamanda terk edilmiş bazı metro raylarında gizemli bir kemik yığını belirir ve her şey bunların önemli bir finansöre ait olduğunu gösterir. Böylece, 'The Mentalist' ve 'The Cult' ile daha önce tanıştığımız ve ipucu olmadığında mentalist Vincent Walder'a yönelecek olan cinayet masası araştırmacısı Mina Dabiri'nin yeni mücadelesi başlıyor.
Läckberg, “küçüklüğünden beri” suçlara “takıntılı” olduğunu itiraf ediyor ve kötülüğün insanlığın yarısını büyülediğini anlıyor. “Zamanın başlangıcından beri birbirimize ateşin etrafında korku ve hayalet hikayeleri anlattık” diyor. “Güvenli bir ortamda birbirimizi korkutmak için yaptık. Polisiye roman, ateşin sıcağındaki o korkunç hikayelerin modern versiyonudur. Güvenli çevremizdeki katiller ve tecavüzcüler hakkında okuyoruz” diyor, tek başına 40 milyon, İspanya'da ise 100.000'i The Mentalist serisinde bir milyondan fazla kitap satan 21. yüzyılın Agatha Christie'si.
Yüz, ruhun aynasıdır dediğimiz İspanya'da katillerin yüzü var mı katillerin? Beden dili uzmanı Fexeus, “Bu her zaman bir miktar gerçek içeren bir klişe, bir klişe” diyor. «Psikopatların ve narsistlerin okuyamayacağımız kodları vardır. Katilin bir katil yüzüne sahip olduğunu doğrulayamayız. Televizyonda her zaman o iyi komşuyu ya da kimsenin öldürebileceğine inanmadığı o nazik kadını görüyoruz” diye ekliyor yazar.
Camilla Läckbeg, bazı kitaplarının 60 dile çevrilmesinden önce.
Llorenç Osa
Läckberg onları daha iyi tanımaya ve romanlarını yazmaya ve “adli tıp, polis, araştırmacılar, böcek bilimcileri ve suçlularla” konuşmalar yapmaya çalışıyor. «İsveç'in en büyük kadın hapishanesindeydim. “Katillerle ve onların bazı hayranlarıyla yazışıyorum” diye açıklıyor. “Kadınlar suikastçı olarak daha ilgi çekicidir. Daha fazla şiir. Erkekler beyzbol sopasıyla birini vurur veya yok eder. “Yavaş yavaş öldürme, kocalarını bir yıl boyunca zehirleme yeteneğine sahipler.” “Daha iyi olduğunu söylemeyeceğim ama daha ilginç” diyor ironik bir şekilde.
altın prenses
Kariyerini iş kriterleriyle yöneten eski bir ekonomist ve pazarlama uzmanı olan ve 'altın prenses'e dönüşen Läckberg'in ilk kitabı 'Buz Prensesi'nin üzerinden yirmi yıl geçti. Yapımcı ve iş kadını, kıyafet ve mücevher tasarlayıp satıyor, televizyonda yıldız oluyor, romanlarının dizi yapma hakları için milyonlar ödüyor, çizgi roman karakteri ve magazin basınında kapak oluyor. Läckberg çantadan çıktı…? Gözünü kırpmadan, “Bu büyük bir başarı olurdu” diyor.
“Başarı, istediğimi yapmak için zamana sahip olmaktır. Yılı dondurucu İskandinavya ile güneşli İspanyol Levante'si arasında geçiren yazar, “Çocukların beni hâlâ sevdiği bir aileye sahip olmak ve İspanya'da bir ev satın alabilmek” diyor. 1.500 metrelik arsa üzerinde 6 yatak odası ve 4 banyodan oluşan 500 metrelik bir malikanedir ve bunun için 2,5 milyon euro ödemiştir. Orada daha fazla güney romanı yazacak mısın? “Asla bilemezsin. İspanya'yı sevdiğim için Altea'daki evi satın aldık. Havayı, yemekleri, insanları seviyorum… Diziyi gerçekten sevdiğim ve kağıtlarla çalıştığım için ona 'La casa de papel' adını verdim” diye açıklıyor.
İsveç'ten sonra kitapların en çok kabul edildiği ülkenin İspanya olması boşuna değil. “İlk andan itibaren bir tutkuydu” diye kutluyor. “İspanya'da kendimi gerçekten bir 'rock yıldızı' gibi hissediyorum. İmzalarda dev kuyruklar var. İnsanlar ağlayıp bana sarılıyorlar, hediyeler veriyorlar. Eğlenerek, “Bir adamın boynuna adımı bile dövme yaptırdı” diyor.
Evlenmeyeceğini ve üç kez evlendiğini, sonuncusu kendisinden 14 yaş küçük, dövüş sanatları yıldızı, aktör Simon Sköld ile evlendiğini söyledi. Ayrıca anne olamayacağını ve dört çocuğu olduğunu söyledi. Yapmayacağını ve yapacağını başka ne söyledi? «Asla egzersiz yapmaya başlamayacağımı, asla antrenman yapmayacağımı… Ve şimdiye kadar bunu sürdürdüm. Spor salonu üyeliğim vardı ama kocam ikimiz için de çalışıyor. Ultra atletik kocası hakkında “Şarap içerim” diye şaka yapıyor.
Zaten televizyonda mümkün olan neredeyse tüm çılgın şeyleri yaptı. Ketçapla banyo yaptı ve kendini yılanların olduğu bir odaya kilitledi, 'Bak Kim Dans Ediyor' ya da 'Maske Şarkıcısı' programlarına katıldı. Sonraki? Meslektaşına “Şimdi çıplak bir şeyler yapma sırası Henrik'te” diye meydan okuyor.
Läckberg ve Fexeus, Stockholm'deki edebiyat ajanslarında.
Llorenç Osa
Bu fiili anlatı çiftinde hiçbir tartışma veya edebi anlaşmazlık yoktur. «Birlikte yazıyoruz çünkü pek çok konuda hemfikiriz. Ama nasıl organize olacağımızdan oldukça korkuyorduk. Birbirimize düşmanlık yapmamak için anlaşmamız dört ay sürdü. Birbirimizi on beş yıldır tanıyoruz ve dostluğumuzu sürdürmek istiyoruz” diye açıklıyor Fexeus. Yazar gülmekten ölmek üzereyken “Kocam seninle Lego yapmaya başlamak istiyor” diyor.
dürüst portre
Yeni romanlarında hızla artan suç oranları, yolsuzluk, uluslararası mafyalar ve parçalanmış veya işlevsiz ailelerle farklı bir İsveç'i gösteriyorlar. “Neyse ne. İsveç'teki evliliklerin %50'si boşanıyor. Aile, içinde bulunabileceğiniz en tehlikeli ortamdır. Läckberg, “On şiddet eyleminden dokuzu kendi çevrelerinde meydana geliyor” diyor. Fexeus, “Normal aile bir efsanedir” diyor.
Yazar, mentalist ve denemeci Henrick Fexeus.
Llorenç Osa
“Bu bir roman ama biz dünyayı algıladığımız gibi tanımlıyoruz. Her yerde yolsuzluk var ve İsveç de bir istisna değil. Birkaç yıl önce vahşi bir terör saldırısı yaşadık. Bu, günümüz İsveç'inin dürüst bir portresidir” diye bitiriyorlar.
İsveç'in başkentinde Noel Arifesi. Bir bakan korkunç bir tehditle karşılaşır: Cezai bir talebi yerine getirmezse on beş gün içinde ölecektir. Aynı zamanda terk edilmiş bazı metro raylarında gizemli bir kemik yığını belirir ve her şey bunların önemli bir finansöre ait olduğunu gösterir. Böylece, 'The Mentalist' ve 'The Cult' ile daha önce tanıştığımız ve ipucu olmadığında mentalist Vincent Walder'a yönelecek olan cinayet masası araştırmacısı Mina Dabiri'nin yeni mücadelesi başlıyor.
Läckberg, “küçüklüğünden beri” suçlara “takıntılı” olduğunu itiraf ediyor ve kötülüğün insanlığın yarısını büyülediğini anlıyor. “Zamanın başlangıcından beri birbirimize ateşin etrafında korku ve hayalet hikayeleri anlattık” diyor. “Güvenli bir ortamda birbirimizi korkutmak için yaptık. Polisiye roman, ateşin sıcağındaki o korkunç hikayelerin modern versiyonudur. Güvenli çevremizdeki katiller ve tecavüzcüler hakkında okuyoruz” diyor, tek başına 40 milyon, İspanya'da ise 100.000'i The Mentalist serisinde bir milyondan fazla kitap satan 21. yüzyılın Agatha Christie'si.
Yüz, ruhun aynasıdır dediğimiz İspanya'da katillerin yüzü var mı katillerin? Beden dili uzmanı Fexeus, “Bu her zaman bir miktar gerçek içeren bir klişe, bir klişe” diyor. «Psikopatların ve narsistlerin okuyamayacağımız kodları vardır. Katilin bir katil yüzüne sahip olduğunu doğrulayamayız. Televizyonda her zaman o iyi komşuyu ya da kimsenin öldürebileceğine inanmadığı o nazik kadını görüyoruz” diye ekliyor yazar.
Camilla Läckbeg, bazı kitaplarının 60 dile çevrilmesinden önce.
Llorenç Osa
Läckberg onları daha iyi tanımaya ve romanlarını yazmaya ve “adli tıp, polis, araştırmacılar, böcek bilimcileri ve suçlularla” konuşmalar yapmaya çalışıyor. «İsveç'in en büyük kadın hapishanesindeydim. “Katillerle ve onların bazı hayranlarıyla yazışıyorum” diye açıklıyor. “Kadınlar suikastçı olarak daha ilgi çekicidir. Daha fazla şiir. Erkekler beyzbol sopasıyla birini vurur veya yok eder. “Yavaş yavaş öldürme, kocalarını bir yıl boyunca zehirleme yeteneğine sahipler.” “Daha iyi olduğunu söylemeyeceğim ama daha ilginç” diyor ironik bir şekilde.
altın prenses
Kariyerini iş kriterleriyle yöneten eski bir ekonomist ve pazarlama uzmanı olan ve 'altın prenses'e dönüşen Läckberg'in ilk kitabı 'Buz Prensesi'nin üzerinden yirmi yıl geçti. Yapımcı ve iş kadını, kıyafet ve mücevher tasarlayıp satıyor, televizyonda yıldız oluyor, romanlarının dizi yapma hakları için milyonlar ödüyor, çizgi roman karakteri ve magazin basınında kapak oluyor. Läckberg çantadan çıktı…? Gözünü kırpmadan, “Bu büyük bir başarı olurdu” diyor.
“Başarı, istediğimi yapmak için zamana sahip olmaktır. Yılı dondurucu İskandinavya ile güneşli İspanyol Levante'si arasında geçiren yazar, “Çocukların beni hâlâ sevdiği bir aileye sahip olmak ve İspanya'da bir ev satın alabilmek” diyor. 1.500 metrelik arsa üzerinde 6 yatak odası ve 4 banyodan oluşan 500 metrelik bir malikanedir ve bunun için 2,5 milyon euro ödemiştir. Orada daha fazla güney romanı yazacak mısın? “Asla bilemezsin. İspanya'yı sevdiğim için Altea'daki evi satın aldık. Havayı, yemekleri, insanları seviyorum… Diziyi gerçekten sevdiğim ve kağıtlarla çalıştığım için ona 'La casa de papel' adını verdim” diye açıklıyor.
İsveç'ten sonra kitapların en çok kabul edildiği ülkenin İspanya olması boşuna değil. “İlk andan itibaren bir tutkuydu” diye kutluyor. “İspanya'da kendimi gerçekten bir 'rock yıldızı' gibi hissediyorum. İmzalarda dev kuyruklar var. İnsanlar ağlayıp bana sarılıyorlar, hediyeler veriyorlar. Eğlenerek, “Bir adamın boynuna adımı bile dövme yaptırdı” diyor.
Evlenmeyeceğini ve üç kez evlendiğini, sonuncusu kendisinden 14 yaş küçük, dövüş sanatları yıldızı, aktör Simon Sköld ile evlendiğini söyledi. Ayrıca anne olamayacağını ve dört çocuğu olduğunu söyledi. Yapmayacağını ve yapacağını başka ne söyledi? «Asla egzersiz yapmaya başlamayacağımı, asla antrenman yapmayacağımı… Ve şimdiye kadar bunu sürdürdüm. Spor salonu üyeliğim vardı ama kocam ikimiz için de çalışıyor. Ultra atletik kocası hakkında “Şarap içerim” diye şaka yapıyor.
Zaten televizyonda mümkün olan neredeyse tüm çılgın şeyleri yaptı. Ketçapla banyo yaptı ve kendini yılanların olduğu bir odaya kilitledi, 'Bak Kim Dans Ediyor' ya da 'Maske Şarkıcısı' programlarına katıldı. Sonraki? Meslektaşına “Şimdi çıplak bir şeyler yapma sırası Henrik'te” diye meydan okuyor.
Läckberg ve Fexeus, Stockholm'deki edebiyat ajanslarında.
Llorenç Osa
Bu fiili anlatı çiftinde hiçbir tartışma veya edebi anlaşmazlık yoktur. «Birlikte yazıyoruz çünkü pek çok konuda hemfikiriz. Ama nasıl organize olacağımızdan oldukça korkuyorduk. Birbirimize düşmanlık yapmamak için anlaşmamız dört ay sürdü. Birbirimizi on beş yıldır tanıyoruz ve dostluğumuzu sürdürmek istiyoruz” diye açıklıyor Fexeus. Yazar gülmekten ölmek üzereyken “Kocam seninle Lego yapmaya başlamak istiyor” diyor.
dürüst portre
Yeni romanlarında hızla artan suç oranları, yolsuzluk, uluslararası mafyalar ve parçalanmış veya işlevsiz ailelerle farklı bir İsveç'i gösteriyorlar. “Neyse ne. İsveç'teki evliliklerin %50'si boşanıyor. Aile, içinde bulunabileceğiniz en tehlikeli ortamdır. Läckberg, “On şiddet eyleminden dokuzu kendi çevrelerinde meydana geliyor” diyor. Fexeus, “Normal aile bir efsanedir” diyor.
Yazar, mentalist ve denemeci Henrick Fexeus.
Llorenç Osa
“Bu bir roman ama biz dünyayı algıladığımız gibi tanımlıyoruz. Her yerde yolsuzluk var ve İsveç de bir istisna değil. Birkaç yıl önce vahşi bir terör saldırısı yaşadık. Bu, günümüz İsveç'inin dürüst bir portresidir” diye bitiriyorlar.